” Var olmak mı, yoksa olmamak mı? İşte bütün mesele bu! “ diyen Shakespeare de haklıdır, “Düşünüyorum, öyleyse varım” diyen Descartes da kendince haklıdır. Peki ya varlığımız kim içindir, ne içindir? Bir hiç uğruna mıdır, yoksa anlamı var mıdır? Olmalı mıdır, olmamalı mıdır?
J. P. Sartre’a kalın bir cilt kitap yazdıracak kadar VARLIK olgusunu ve onun zıttı olan HİÇLİK olgusunu sorgulatan neydi? Ben niye varım? Sen niye varsın? Neden varız -veya varsınız- ki yaşamımız / yaşamınız anlam bulsun. Ya da anlam bulmalı mı? Peki yaşam amacımız nedir?
Asıl olan yol mudur, yolculuk mudur, yoksa yolun sonunda yine varacağımız kendimiz mi?
Neden oynuyoruz ki bu yaşam oyununu?
Sorular…
Sorular…
Sorular…